Ana Sayfa Genel, Gündem 15 Aralık 2024 118 Görüntüleme

AHMET AKBAY YAZDI ! ”KIT KANAAT GEÇİNENLERİN KENT LOKANTASI”

Millet fakir, evlerde tencere kaynatmak zorlaştı fakat bu halde halkı düşünenler var olsun. Belediyelerin başlattığı bu güzel hizmetler aslında geldiğimiz uçurumun son noktası. Et girmeyen ev sayısı çoğaldı. Bunun akabinde yemek kültürümüzde var olan beslenme alışkanlığımızda değişti. Kuru fasulye, bulgur, tarhana çorbası yerken bunların bile fiyatlarının füze gibi yükseliyor olması insanımızı beslenme konusunda zorluyor. Emekli ne yiyebiliriz derdinden kurtulamıyor. Çalışanın emekliden bir farkı yok. Asgari ücret 17.002 TL, ev kirası ise şehir şehir, semt semt fiyatları değişiyor cep yakıyor. Mevsimi olan bir sebzenin yemeğini yapmanın zorlaştığı kış günleri, yumruk kadar karnabahar marketlerde 98 TL etiketle satılıyor. Biz farkına varmadan nasıl geldik bu duruma? Kendi kendine yetebilen ülke iken şimdilerde kendi vatandaşı açlıkla karşı karşıya kaldı. Vatandaşlar üç beş kuruş ucuza bir gıda yemeklik bulabilir miyim acaba diye pazara akşam üstü gidiyor yada market market geziyor. Kent Lokantası gerçekten iyi düşünülmüş Türk kültüründe var olan açları doyurma ikramda bulunma ile ilgili bir çalışma tam yerinde uygulanıyor.

 

Bizim önceki yıllarda köylerde var olan komşuluk ilişkileri şehirlerde artık neredeyse yok. Kimse kimsenin ne halde olduğunu bilmiyor ve önemsemiyor. Köy yerlerinde ocakta pişen yemeğin kokusu komşuya gitmiştir denilerek akşam üstü bir tabak komşuya götürülür. Karınca kaderince de paylaşırdı. Yufka ekmeğinden sunam yapanlar o günlerin merhametli ve saygılı bir toplum ilişkisini yardımlaşarak    ve yaşamın güzel örneklerini kaydettikleri hafızalarında yerini koruyor.

 

O,5 litre su gösterişli bir lokantada 25 TL olarak menüde yazıyor. Orada bir tabak yemeğin fiyatı emeklinin bir günlük gelirine denk geliyor. Bu şaşalı lokantaların geyik eti satmadıklarına göre bu fiyatlar nasıl oluyor da afaki boyutlarda oluyor. Yurtdışından gelenlerin yada üst gelire sahip olanların yemek yediği lokantalarda kendilerince elit müşterilerine hizmet ediyorlar. Bu arada bu lokantaların sahipleri hangi milletten bilmiyoruz ama sanki kendi  milletini soymaya kararlılar. Bir şişe su 25 TL, yemek için denilecek bir şey yok. Tadından ziyade kazık öyle böyle değil eh ne diyelim esnaf kültürümüzde kazıklama üzerine kısa zamanda köşe dönme üzerine işliyor.
Belediyeler halka hizmet etmek için lokantalar açarken bu lokantalara yemeklerde kullanılacak ürünleri de kendileri yetiştirmeli. Yolun başında lokantalar şayet onlarda makul fiyatlardan yemek uygulamasını devam ettirmek istiyorlarsa üretime katkı yapmalı kendi ürünlerini üretmeliler.

 

2012 yılında büyükşehir yasası köylerimizi mahalleye çevirdi. O zaman büyükşehirler şehirdeki bazı imkanları köye, mahallelere getirsinler. Parklar, bahçeler, lokantalar mahallelerde açılsın. Fakat bu ne mümkün, belediyelerin günümüzde öyle yanlış idari yapıları var ki şehrin belirli bir caddesine yürüyüş yolu yapar başka yerine yapmaz. Sorsanız yer yok derler oysa yer bulmak zorda değildir.

Batı Avrupa’da birçok belediye başkanları kentlerini güzelleştirme çabasında. Onların çoğunun işyerlerine giderken bisikletle gittiğini duymuşuzdur. Fakat Türkiye’de Audi, Mercedes makam araçları ile belediyeye  gidip gelenler lüks araçlarında nasıl fark etsin ?
Türkiye’de şehirleşmedeki yanlışlardan biride, bir semt belirleniyor oraya kamu binaları yapılıyor orası merkez konumda sayılıyor en güzel kaldırım oraya yapılıyor fakat diğer kaldırımlar yetkililerin hiç aklına bile gelmiyor. Siz hiç mahallesini çiçeklendiren ilçe belediyesi  gördünüz mü ? Çok yerde  göremezsiniz onlar çiçeği sevmezler.

İlçelerde belediyeler hizmet etmek istediklerinde o kadar çok hizmet edecek nokta bulabilirler ki yeter ki istesinler. Tabi birde seçilmiş belediye başkanları bu mahalle, köy bana oy vermedi ki buraya hizmet yok demesi  yok mu  bunları duyduk böyle bir belediye başkanı halka hizmet eder mi. Ne yazık ki hizmet yerine ceplerine girecek ahlaki olmayan gelir peşinde olanlarda  var. Yoksa hizmet etmek istese çiçeksiz ağaçsız, parkı olmayan mahalle kalmazdı. Bizde hangisini yazalım. Köylerde son kalmış birkaç dönüm arazisini satanlar , şehirlerde de yeşil alana dönüşebilecek arazileri satanlar var oldukça temiz bir çevrede yaşamayı düşünemeyiz.

Üretmeyen köyler, boşalan mahalleler bir çıkış yolu arayanların yolu şehirlerde yoksulluk içinde yaşamak olmamalı. Birde ayda bir kere kent lokantasına gidip yemek yiyebilirse ne mutlu. Kıt kanat geçinenlerin kent lokantası bile emeklinin 12.500 TL olan aylığına göre değil. Evi kira olanlar menünün 80 Lira olduğu yerde belki ayda bir kez yemek yiyebilir. Fakirlik ve cehalet artık bitmeli insanca yaşamanın düşük emekli aylığı  ile olmayacağını idareciler bilmiyor olabilir mi.

 

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site by Uzman Tescil