Dünya’da tarım ürünlerine değişik aşamalarda zarar veren 2000 kadar zararlı böcek, 1500 kadar da çeşitli hastalık etmeni bulunmaktadır. Türkiye’de ise yaklaşık 200 çeşit zararlı böcek ve 150 hastalık etmeni tarım ürünlerine çeşitli aşamalarında zarar vermekte ve ürünlerin kalite ve miktarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bitkileri hastalık ve zararlılardan korumak için çeşitli mücadele yöntemleri bulunmaktadır. Ancak en yaygın olanı kimyasal ilaçlardır. Zirai mücadelede kimyasal ilaç kullanılması bütün dünyada yaygın olduğu gibi Türkiye’de özellikle Ege ve Akdeniz kuşağında oldukça fazla kullanılmaktadır. Dünya’da her yıl yaklaşık 3 milyon ton, Türkiye’de ise 60-70 bin ton kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Kullanılan çok çeşitli ilaçların her birinin birer zehir olduğu unutulmamalıdır.
Kullanılan ilaçlar sadece bitkiler için zararlı olan böcekleri öldürmekle kalmaz, tabiatta bulunan faydalı böcekleri de yok eder. Bu durum doğal dengenin bozulmasına sebep olur. Kahverengi kokarcanın nedeni biraz da budur. Bu sebeple kimyasalların kullanılması belli bir eğitimi ve uzmanlığı gerektirmektedir. Bitkisel üretimde her zararlı böcek veya hastalık görüldüğünde kimyasal ilaç kullanılması tehlikelidir. Hastalık ve zararlıların bitkilere verdiği zararın bir “ekonomik zarar eşiği” bulunmaktadır. Hastalık ve zararlıların faaliyetleri sürekli gözlem altında tutulmalı ve işte bu ekonomik zarar eşiğine gelindiğinde ilaç uygulanmalıdır. Tabiatta canlılar sürekli birbiri ile mücadele halindedirler. Bitkilere zarar veren böceklerin düşmanı olan faydalı böceklerde mevcuttur. Bilinçsiz yapılan ilaçlamalarda bu faydalı böceklerinde yok edildiği unutulmamalıdır.
Sebze ve meyvelerde kullanılan kimyasal ilaçlar, ürün üzerinde bulaşık etki veya kalıntı bırakmaktadır. Son günlerde yapılan denetimler, Türkiye de bu miktarın on kat fazla olduğunu ortaya koymuştur. Bazı ilaçlar ise sistemik ilaçlar olup, bitkilerin genetik sistemine geçmektedir. Bu ilaçlar oldukça tehlikelidir. İlaçların kullanılma sırasında insanlara verdiği zararlar çok çeşitlidir. Ancak en tehlikeli olanı ağız yolu ve deriye temas ile verilen zararlardır. Sebze ve meyvelerdeki ilaç kalıntıları beslenme yolu ile insana geçtiği takdirde, süt ve yağ dokularında birikme yaparlar. Bu ilaçlar hamile kadınlarda bebeğe de geçer. Özellikle kadınlarda DDE oranının yükselmesi yumuşak doku kanserlerine neden olmaktadır. Kanında tarımsal ilaç kalıntısı tespit edilen kadınların meme kanserine yakalanma oranının diğerlerine göre 5 kat daha yüksek olduğu araştırmalarla tespit edilmiştir. Akciğer kanserinden ölen hastalar üzerinde yapılan araştırmalarda yağ dokularında 4,7 mg/g PCB kalıntısı bulunduğu görülmüştür.
Diğer taraftan tarımsal ilaç kalıntılarının kanda belli bir oranı aşması, hamile kadınlarda erken doğumlara ve bebeğe süt verme sürecinin kısalmasına sebep olmaktadır. Erkeklerde ise en fazla prostat kanserine yol açmaktadır. Son zamanlarda bazı doğum hastahanelerinde prematüre doğum oranlarının arttığı görülmektedir. Bu prematüre bebeklerin yüksek oranda ölümlerinden hastaneler sorumlu tutulmaktadır. Halbuki üzerinde durulması gereken husus prematüre doğumların neden arttığı olmalıdır. Bu konuda bilimsel araştırmalar yapıldığı takdirde sebebinin önemli ölçüde sağlıksız beslenmeden ileri geldiği anlaşılacaktır.
Tarımsal ilaç kalıntılarının beslenme yolu ile çocuklara geçmesi halinde; çocuklarda deri bozuklukları, diş çürüklükleri, boy kısalığı ve zeka geriliği gibi olumsuz etkiler bıraktığı tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalar, kadın ve çocukların tarımsal ilaç kalıntılarının beslenme yolu ile kana geçmesinden çok fazla zarar gördüklerini ortaya koymuştur.
Erkekler üzerinde yapılan araştırmalar ise, yumuşak doku kanserinin artması ve sperm oluşumunun azalması gibi mahsurları ortaya koymuştur. Ayrıca bütün insanlarda gıda yolu ile bulaşan ilaç kalıntılarının karaciğerde birikme yaparak kansere neden olduğu da bilinmektedir.
Her birisi tehlikeli birer zehir olan tarımsal ilaçların insan sağlığını olumsuz yönde etkilemesini önlemek için, şu hususlara azami dikkat edilmelidir. Mücadele de gereğinden fazla ilaç kullanılmamalı ve yetkili kuruluşların önerdiği dozdan daha fazlası tatbik edilmemelidir. Mücadelede bilimsel kuruluşlar tarafından kullanılması önerilmeyen ilaçlar, etkilidir veya iyi netice veriyor diye kullanılmamalıdır. İlaç uygulamalarında kullanılan aletler tekniğe uygun olmalı ve kalibrasyon ayarları dikkatli yapılmalıdır. Bunların içinde en önemlisi, son ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken süre mutlaka yetkili kuruluşlarca tespit edilen sürenin altına düşmemelidir.
Türkiye’de tarımda kullanılan ilaçlardan 74 adedi, kullanılmasında insan sağlığı yönünden sakınca bulunduğu için son yıllarda yasaklanmıştır. Ancak bu ilaçların üretim mevsiminde kullanıldığı da bir gerçektir. Esas olan laboratuvar denemeleri yapılmayan ilaçların Türkiye’ye sokulmamasıdır.
Tüketicilerimizin pazardan aldıkları sebze ve meyveleri bol ve temiz su ile iyice yıkamadan tüketmemeleri önemli görülmektedir. Hatta özellikle domates ve salatalık da görülen bazı ilaç kalıntılarının yıkama ile bile temizlenmediği görülmektedir. Bu durumda domatesin ve salatalığın kabuğu mutlaka soyularak tüketilmelidir.
Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların insan sağlığına olan diğer bir zararı da, bu ilaçların yağmur ve sulama suları ile yer altı sularına, derelere ve barajlara bulaşmasıdır. İçme ve kullanma sularına bulaşan kimyasalların, insanları olduğu kadar bütün canlıları da tehdit ettiği bilinmelidir.
Bunların dışında, hayvancılıkta kullanılan antibiyotik ve ilaçlarda et ve süt yoluyla insana geçmektedir. Bu ilaçlarında insan sağlığını olumsuz etkilediğini bilmek gerekir. Hayvanlara tatbik edilen ilaçların özellikle karaciğer ve diğer sakatatlar da birikme yaptığı görülmektedir. Bu sebeple karaciğer yemeyi sevenlerin dana ve kuzu karaciğerini tercih etmeleri, aşırı ilaç birikiminden korunmaları bakımından faydalıdır.
Karadeniz Bölgesinde yoğun olarak kullanılan fındık kurdu ve kokarca ilaçları, haşereyi öldürmekten ziyade faaliyetini caydırmaktadır. Bu sebeple toplu mücadele yapılmadıkça fayda sağlanması mümkün değildir. Netice itibarıyla kullanılan ilaçlar, yağmur suları ile denizlere kadar ulaşarak çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Sağlığımızı ve çevremizi korumak için tarımsal ilaç kullanımında bilinçli ve dikkatli olmamız zorunludur.
(21, Kasım, 2024-Ankara)
NECDET TOPÇOĞLU