ÇALKEBİR EVLERİ SELÇUKLU MİRASININ İZLERİNİ TAŞIYOR
Denizli’nin Çalkebir Mahallesi’nde yer alan asırlık evler, Selçuklu mimarisinin zarif örneklerini günümüze taşıyor. Kemerli kapıları, tavan süslemeleri ve ince ahşap oymalarıyla dikkat çeken bu yapılar, yalnızca mimarî değil; kültürel ve eğitim tarihine de ışık tutuyor.
Bugünkü adıyla Boğaziçi Mahallesi, geçmişte “Çalkebir” olarak anılırdı. Mahallede bulunan bu tarihî kerpiç evler, Selçuklu döneminin mimari anlayışını yansıtan özgün detaylarıyla görenleri etkiliyor. Yaklaşık iki buçuk – üç asır öncesine uzanan bu yapılar, kemerli giriş kapıları ve özenle işlenmiş ahşap detaylarıyla dönemin sanat anlayışını bugüne taşıyor.
Yapımına dair bir kitabesi bulunmayan evin kemer ayaklarındaki zarif süslemeler, usta bir sanatkârın elinden çıktığını gösteriyor. Giriş kısmındaki kemer, Selçuklu han ve kervansaraylarında sıkça rastlanan mimari üslubu hatırlatıyor. İlk dönemlerinde üç katlı olduğu bilinen yapının, zaman içinde iki kata indirildiği anlatılıyor.

Bir Dönem Medrese Olarak Kullanıldı
Tarihî kaynaklar ve köy halkının anlatımlarına göre, bu yapı uzun yıllar medrese olarak kullanılmış. İstanbul’da eğitimini tamamlayan Müderris Süleyman Efendi, Çalkebir’e dönerek burada talebelere ders vermiş. O dönem yalnızca çevre köylerden değil, Acıpayam ve Yatağan bölgelerinden de öğrenciler bu medreseye gelirmiş. Rivayete göre yaklaşık üç yüz kadar talebe, köyde ilimle meşgul olurmuş.
Hayatını ilme adayan Süleyman Efendi’nin el yazması eserler kaleme aldığı, ancak bu kitapların kaybolduğu ya da birine emanet edildiği söyleniyor. Bugün ise Müderris Süleyman Efendi’nin mezarı Çalkebir’de, ebedî istirahatgâhında bulunuyor.
Gizemli Süslemeler, Kadim Anlamlar
Çalkebir evleri, Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerini kapı ve tavan işlemeleriyle günümüze taşımaya devam ediyor. Ahşap işçiliğin zarafetini yansıtan bu yapılar, gizemli geometrik motifleriyle geçmişten bugüne uzanan bir kültürel mirasın sessiz tanıkları.
Kapı ve tavanlardaki motifler, yalnızca süsleme amacı taşımıyor; aynı zamanda derin manevi anlamlar içeriyor. Türk kültüründe kutsal sayılan kuş figürleri, gök ile yer arasındaki bağı simgeliyor. Tavandaki sekiz köşeli Selçuklu yıldızı (Sirius) ise doğruluk, sadakat ve cennetin sekiz kapısını temsil ediyor. Her bir motif; sabrı, zarafeti, korumayı ve yeniden doğuşu anlatıyor.
Bazı kapıların üzerinde yer alan kırk kareli geometrik desen, “Kırklar Kapısı” olarak bilinen tasavvufî sembolizme dayanıyor. Bu motif, birliğin ve eşitliğin sembolü olarak Türk süsleme sanatında derin bir yer edinmiş durumda. Bu anlamıyla, Türk inanç sistemi ile estetiğin bütünleştiği nadir örneklerden biri karşımızda duruyor.
Bir başka kapı süslemesinde ise salyangoz biçimli bir motifin ortasında güneş yer alıyor. Bu figür, “yeniden doğuşu” ve “sonsuzluğu” anlatıyor. Tavandaki kündekârî tekniğiyle işlenmiş geometrik süslemeler, yapının her köşesinde ustalıkla uygulanmış. Oyma kündekârî geleneği, Selçuklu’nun zarafet anlayışını birebir yansıtıyor.

Türk Ahşap Süsleme Sanatında Kadim İnancın İzleri
Türklerin Osmanlı öncesi dönemlerde benimsediği vahdet-i vücut ve ışık inancı, asırlardır kültürel belleğimizin derinlerinde varlığını sürdürüyor. Bu inanç sisteminin izlerini geleneksel motiflerde açıkça görmek mümkün. Özellikle güneş motifi, merkezinden yayılan ışıklarıyla birliği, yaşamı ve ilahî gücü simgeliyor.
Kapı kenarlarında yer alan boşlukların, sap çıkıntılarıyla dengelenmesi; Türk süsleme sanatında denge, birlik ve devamlılık düşüncesini yansıtıyor. Bu semboller, geçmişin derin anlamlarını bugüne taşırken bize önemli bir mesaj veriyor:
Kültürel mirasımızı korumak ve geleceğe aktarmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
“Koruyun Beni” Dercesine Ayakta Duruyor
Yüzyıllara meydan okuyan bu evler, bugün hâlâ torunları tarafından kullanılmaya devam ediyor. Ancak yapının tarihî dokusunun korunması için acilen restorasyon çalışması yapılması gerekiyor. Çalkebir evlerinin her bir detayı, geçmişten gelen bir ses gibi yankılanıyor:
“Ben bir mirasım… Koruyun beni.”
Bir Kültürün Sessiz Tanıkları
Dünya uygarlığına önemli katkılar sunan Türk kültürü, izlerini yalnızca Anadolu’da değil, dünya coğrafyasının dört bir yanında bırakmıştır. Bu evler de o izlerin yaşayan belgeleri gibidir.
İlk bakışta kemerli yapısıyla dikkat çeken Çalkebir evi, inşa edildiği dönemde bir han ya da kervansaray girişi izlenimi verir. Üç boyutlu kemer ayağında yer alan Türk tamgası, Kayı boyunun sembolünü yansıtır. Tavandaki yıldız ve yaprak biçimli motifler, Türk kültürünün doğayla, inançla ve sanatla kurduğu derin bağın bir yansımasıdır.
Bu evler yalnızca taş, ahşap ve topraktan yapılmış yapılar değildir; onlar, Türk düşüncesinin ve estetik bilincinin yaşayan hafızasıdır.


