Osmanlı Sarayı’nda ailesiyle birlikte yaşarken, II. Abdülhamid’in 27 Nisan 1909 tarihinde tahttan indirilmesinin ardından, Hasan Tahsin Paşa’nın sürgün edilmesiyle birlikte Mehmet Fuat Efendi de Anadolu’nun şirin bir beldesine yerleşmek zorunda kalır. Tıp eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan Fuat Efendi, yerleştiği köyde köy yaşantısına alışmaya başlasa da içinde yanan eğitim aşkını hiçbir zaman unutmaz. Eğitimden kopamayan bu idealist genç adam, ilk fırsatta bu aşka yeniden sarılmak ister.
Fuat Efendi artık İstanbul’dan sürgün edilmiştir. 1909 yıllarında izini kaybettirerek Bekilli’ye gelir ve burada kısa bir süre yaşamaya başlar. Bekilli’de kısa süreli bir evlilik yaptığı bilinse de, bu evlilik uzun sürmez. Bekilli’yi terk eder ve o dönemde köy konumunda olan, daha gelişmiş bulduğu Çalkebir’e (bugünkü Boğaziçi) yerleşmeye karar verir. Çalkebir, onun için saraydan ayrıldıktan sonraki ikinci hayatın kapılarını aralayacaktır.
Çalkebir’de Bir Işık
Cumhuriyetin ilk yıllarında, Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Anadolu’nun her yerinde büyük bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. O dönemde Latin alfabesini bilen çok az kişi vardır. Fuat Efendi ise İstanbul’da saray yıllarında aldığı tıp eğitimi sayesinde Türkçeyi ve yeni alfabeyi bilen nadir insanlardandır. Bu nedenle, Çalkebir köyünün ilk öğretmeni olarak kendisine öğretmenlik görevi teklif edilir. O da bu teklifi kabul eder ve köyde öğretmenliğe başlar.
Köyde kısa sürede sevilen ve takdir edilen biri haline gelen Fuat Efendi, ilerleyen günlerde köyün güzel kızı Sultan Hanım’la evlenir ve bu evlilik sonrası köylü Sultan Hanımdan Osmanlı Sarayına giden gelin olarak bahseder. Evlendikten sonra tamamen köyde yaşamaya karar verir. Bu evlilikten üç kız çocuğu dünyaya gelir:
Fuat Efendi’nin Latin harfleriyle yazı yazmayı bilen bir öğretmen olması, zamanla ününün yayılmasına neden olur. O yıllarda “Demirci Köy” adıyla bilinen, bugünkü Çal ilçesinden gelen bir heyet, köylerinde öğretmen olmadığını belirterek Fuat Efendi’den yardım ister. Ondan hem öğretmenlik yapması hem de öğretmen yetiştirecek kişilere ders vermesi istenir. Fuat Efendi bu teklifi kabul eder. Haftanın üç günü at sırtında, yaz kış demeden yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Çal’a gidip gelerek yeni öğretmen adaylarına Türkçeyi öğretmeye başlar.
Fotoğraf (1927) Çalkebir Mektebi
Eğitim Uğruna: Fuat Efendi’nin Sessiz Kahramanlığı
Bir kış günü, yine Çal’a ders vermeye giderken tipi ve borana yakalanır. At sırtında donarak yere düşer. Durumu fark eden köylüler tarafından Çalkebir’e getirilir. Soğuktan ileri derecede üşütmüş ve zatürreye yakalanmıştır. Üç ay boyunca hasta yatar ve ne yazık ki hayatını kaybeder.
Vatanını seven, idealist, kahraman bir eğitimci olarak Fuat Efendi, Cumhuriyet öğretmeni sıfatıyla her zaman anılacaktır.
Fuat Efendi’nin Çalkebir’e yerleşmesi, köyün Cumhuriyetle tanışmasının da bir simgesi olmuştur. Onun sayesinde köyde büyük bir okul yapılmış, Cumhuriyet sevgisi yayılmıştır. Çalkebir halkı bu yenilikçi adımları ve Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdikleri direnişi, öğretmenleri Fuat Efendi’ye ve dönemin ilk “Heyet-i Milliye” üyelerine borçludur. Çal ve Çalkebir, Ahmet Ağa’nın önderliğinde halkın direnişe geçtiği önemli yerleşim yerleri arasında yer alır.
Türkmen halkının çoğunlukta yaşadığı bu bölge bugün Boğaziçi adıyla anılmaktadır. Fuat Efendi’nin İstanbul’dan Bekilli’ye, oradan da Çalkebir’e gelişi tesadüf değildir. Bekilli M.Fuat efendinin köklerinin bağlı olduğu topraklardır .Bölgede önceleri medrese bulunması tarihi geçmişi, ticaret yolları üzerinde bulunması ve eğitim merkezi olması onun burayı tercih etmesinde etkili olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında okuryazarlık oranı yok denecek kadar azdır. Fuat Efendi ise bu boşluğu dolduracak bilgi ve beceriye sahip olduğu için öğretmenlik görevi kendisine teklif edilmiştir. Zamanla Demirci Köy’de açılacak yeni okulda görev yapacaklara Türkçe öğretmesi istenmiş, bu görevi de büyük bir özveriyle üstlenmiştir.
Ne yazık ki zorlu şartlar içinde yaptığı bu görev, onun erken yaşta hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Fuat Efendi’nin ölümünün ardından köy halkı büyük bir üzüntü duyar. Savaş yıllarının ağır şartları, eşi Sultan Hanım’ı yeniden evlenmeye zorlar. Zor olsa da Sultan Hanım, bir süre sonra ikinci evliliğini yapmak zorunda kalır. Ancak Fuat Efendi’ye olan sevgisini hiçbir zaman unutmaz. Bu nedenle, ikinci evliliğinden olan oğluna onun adını verir.
Fuat Efendi bu yola elliye yakın öğrencisi ile başlamıştır. İlk öğrencileri arasında Bakkal Rıza Yıldız ve Zühtü Selçuk’un olduğu bilinmektedir. Çalkebir halkı, Fuat Efendi’yi “saraydan gelen damat” olarak da anmıştır. Onun hayatı, Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim uğruna mücadele eden bir öğretmenin fedakârlık dolu hikâyesidir.
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid döneminde 14 yıl boyunca Payitaht’ta Mabeyn Başkâtibi olarak görev yapan Türkmen Hasan Tahsin Paşa’nın biricik oğlu, Tıbbiyeli Başmuallim Mehmet Fuat Efendi, bugün Denizli Boğaziçi Mahallesi, Çalkebir Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhında yatmaktadır.
Tıbbiyeli Fuat Efendi’yi saygı ve rahmetle anıyorum.
Soyadı Kanunu’ndan önce vefat eden Mehmet Fuat Efendi’nin mezar taşında şu ifadeler yer almaktadır:
“Verem olup üç yavrumu yetim bırakıp terk-i dünya ettim. Bekilli Tahsin Beyzade Başmuallim Mehmet Fuat Efendi, 1929.”
Fuat Efendi’nin 30’lu yaşlarında vefat ettiği bilinmektedir. Çalkebir’de sevilen bir öğretmen olarak anılan Fuat Efendi, her yıl mezar ziyaretlerinde eski öğrencileri tarafından kalabalık gruplar hâlinde anılmaktadır.
Fuat Efendi’nin ilk öğrencileri arasında bilinen bazı isimler şunlardır:
-
Bakkal Rıza Yıldız
-
Zühtü Selçuk
-
Alanyalı Asım Aydoğan’dır.