TÜRKİYE’DE TÜRKÜM DİYEMEYENLER
Yeşil sarı, kırmızı renkler Türklerin tescilli renkleridir. Orta asya Türk boyları bu üç rengi kullanmaktadır. Çalkebir Cami’nin duvarlarını süsleyen motiflerde de bu renkler bolca görülmektedir.
Baklan ilçesi Boğaziçi mahallesinde bulunan tarihi Çalkebir Cami, bildiğiniz gördüğünüz camilerden oldukça farklı. Halim kapısından içeri girdiğimizde sol taraftaki duvarda yeşil,sarı,kırmızı renkli sancak üzerinde bulunan 1293 tarihi yazılıdır.
Caminin net yapılış tarihi bilinmemektedir. Selçuklu dönemi mimarisi ile inşa edilen camiyi diğerlerinden farklı kılan ise, rengarenk kalem işi süslemeleri dış ön duvarında yapıldığı dönemden kalan kök boya çiçek resimleri belirgin halde görülmektedir.
Çalkebir cami Türk kültürü tamga ve kadim inançlarımızın örneklerini taşımakta. Arapça harflerle türkçe olarak yazılan bir yakarış duvarında mevcuttur. Selçuklu dönemi Türk uç beyliği Yeşil,sarı,kırmızı Türkmen sancağı renkleri asırlardır Türk renkleri olarak duvarda yerini almış.
Ahmet Yesevi, Hacıbektaş -ı Veli islam kültürünün yaşayan örneği tarihi cami içerisindeki Türkçe münacat ile bu camide asırlardır bilinen bir yakarıştır, süslemelerde de kandilin (çerağ) resmedilmiş hali belirgin olarak görülmekte.
Ahmet Yesevî, Orta Asya’da ve özellikle Türkler arasında İslamiyeti canlı tutan İslâm’ın inanç, ibadet ve âhlâk ilkelerini savunmuş ve
bunları Türkler arasında sevdirmiştir. Ahmet Yesevî görüşlerinde insana değer vermiş, hoşgürüyü savunmuştur.
Hz. Peygamberi öğmüş, Allaha kavuşmanın önemini vurgulamıştır. Talebesi Hace Bektaş Veli ile birlikte inanç, kültür ahlakı anadoluda vücut bulmuştur. Yunus Emre’nin hoşgörüsü, tanrının birliği, lale ve çiçek motifleri bu tarihi camide değer bulmuştur.
Moğol hücumlarından sonra Ahmet Yesevî’nin öğrencileri Anadolu’ya akın akın gelmişler. Bab yada Ata adını alan bu dervişler arasında Hace Bektaş Veli’de vardır.
Türkler kendi renklerine yabancılaşmış. Yüzyıllardır tarihi cami bu renklerin Türk renkleri olduğunu haykırıyor. Türkçe bir isimle bilinen bu köy yıllarca Çal olarak biliniyordu yıllar önce Boğaziçi olarak ismi değişikliğine uğradı.
Caminin harim duvarına asırlar evvel Türkçe bir yakarış yazılmış. Bu Türkçe yakarışla Tanrıya seslenmişlerdir. Günümüz camilerine bakıldığında bırakın Türkçe yakarış yazmayı camilerde Türk’ün adı bile anılmıyor.
Yakarışın okunuşu:
*”Okurum hak âyâtı salat ile salavatı akabince münâcâtı şefâ’at yâ resûlullâh 1293 yâ hû”
Çalkebir Selçuklu Türkmen camide bulunan Arap harfleri ile yazılan Türkçe yakarışın yazılı olduğu levha, tarihe ışık tutan Türkmen kültürüne ait yakarışın en güzel dile getirildiği münacattır.
Örnek vermek gerekirse Kur-an ayetiyle münacatın birbirine gönülden seslenişi duvarda yazılı bir belge olarak görünüyor.
Kur-an’ı Kerim’in ilk ayeti Alak meali
Yaratan Rabbinin adıyla oku! 3: Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. 4: Kalemle yazmayı öğretendir.
Kuranı kerimin ilk ayeti Aĺâk Elmalili hamdi yazır mealinde bu ayet Yaratan Rabbinin adıyla oku!
Tarihi camiye girildiğinde o devrin hattatı harim duvarına yazdığı yakarış ile Kur-an’ın ilk ayetine atıfta bulunmuş olmalı. Yazdığı yakarışla duvarı konuşturmuş. Oku diye başlayan ayete karşılık, okurum diyerek bir sesleniş olmuş. Yüz yıllardır duvarda yer bulan, okuyanlarda gönülleri hoş tutan, yaradana karşı büyük bir aşkla bağlanışın kalemle duvarlara yazma şekliyle geçmişi geleceğe taşıyan kalemin değeri farklı bir derin inanç göstergesi olarak kayda geçmiştir.
Anadolu erenlerinden olan Somuncu Baba, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre’ninde tevhid inancında izinden gelenlerin yazdıkları bir münacat, bulundukları dönemin Kur-an inancı yüksek bir türkmen hattat tarafından kayda geçmiş diyebiliriz. Hattat tarafından duvara işlenen münacatla duvarda bulunan çiçekler dile gelmiştir.
Bir başka ayet Furkann77 mealinde
De ki: “İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” Ey inkarcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır. Ayette dua etmenin, inancın, bağlılığın ayrı bir cevabı seslenişi olmuş.
Türkmen caminin konuşan duvarlarında bulunan İslam inancına ait münacat inananların gönlünde yer etmiş.
Münacat öylesine derin bir aşkla yazılmış, cami duvarlarına öylesine çiçeklere bezenmiş ki Yunus Emre’ninde şiirlerinde dile getirdiği insana ve doğaya ait kavramlar sanki bu caminin duvarlarını Yunus Emre nakış nakış süslemiş dedirtiyor. Motifleri gördüğümüzde aklımıza gelen Yunus Emre dörtlüğü ise şu şekilde;
Ey aşk eri aç gözünü,
Yer yüzüne eyle nazar.
Gör bu latif çiçekleri,
Bezenerek geldi geçer.
Bir başka mısrasında ise;
Her bir çiçek bin naz ile,
Öğer Hakk’ı nazar ile.
Bu kuşlar hoş avaz ile,
O Padişahı zikr eder.
İşte Yunus Emre’nin de seslendiği, çiçeklerin diliyle ayrı bir sevgi ve hoş görünün anlatıldığı yerdir Çalkebir Camii.
Yunus Emre’nin elleri değmese de hattat camide yaptığı çiçek bezemeleriyle Yunus Emre’nin şiirlerinde anlattığı aşkı, sevgiyi nakış nakış işlemiştir duvarlara.